Halk ortasında “akne ergenliğin belirtisidir ve vakitle düzelir’’şeklinde bir inanış vardır. Hayatı tehdit eden bir hastalık olmaması ve vakitle düzelebileceği yanlışsız olmakla birlikte uzun yıllar devam edebilmesi, iz bırakabilmesi ve psikososyal problemlere yol açabilmesi nedeniyle aknenin tedavi edilmesi gerekir. Akne hakkında hastalar ortasında olduğu kadar aile ve arkadaşlar ortasında da yanlış kanı ve inanışlar mevcuttur. Başarılı bir tedavi için akne hakkındaki yaygın ve alışılagelmiş yanlış kanı ve inanışların bilinmesi değerlidir.
Akne ve diyet
Yiyeceklerin, bilhassa çikolata, kuruyemişler ve yağlı yiyeceklerin akneyi arttırdığı hastalar tarafından yaygın olarak belirtilir. Sıklıkla hastalar etrafları tarafından yanlış beslenmekle suçlanırlar. Son yıllarda elde ettiğimiz datalar ışığında bilhassa gelişmiş toplumlarda glisemik indexi yüksek (yani karbondidrat içeriği yüksek, bedende şekere dönüşen) rafine yiyeceklerin yenmesinin, omega 3 yağ asitlerinden yoksul diyetle beslenmenin ve çok süt tüketiminin akne lezyonlarını arttırdığı görülmüştür. Diyete dikkat edilerek akne lezyonlarının azalması mümkün olabilir. Burada kastedilen sıkı bir diyet olmayıp, bol zerzevat, meyve ve protein içerikli , baklagiller ve balıktan varlıklı, kâfi lakin çok olmayan süt tüketimi,fast- food besinler, kek, pasta, sütlü tatlılar, bol şekerli kola ve meyve sularından yoksul bir beslenme biçimidir.
Akne ve yüz temizliği
Akne hastalarında sıklıkla lezyonlarının yüzlerinin gereğince pak olmamasından kaynaklandığı ve yüzlerini sık yıkarlarsa aknelerinin düzeleceği kanısı hakimdir. Bu niyetin bir sebebi cilde kirli bir görünüm veren siyah noktalardır. Siyah noktalar aslında gözeneklerdeki yağ salgısının havayla teması sonrası oluşan imgedir. Yüzdeki yağlı, parlak görünümün sebebi olan yağ salgısı üretimi ise, daha derin katmanlarda meydana gelen bir üretimin sonucudur, yüzeyin yıkanması ile büsbütün önlenemez. Ayrıyeten iltihaplı görünümlü sivilceler hastalığın mikrobik olduğunu ve bulaşabileceğini düşündürür. Akne oluşumunda rol oynayan propionibacterıum acnes dediğimiz bakteri deride bulunan kıl-yağ ünitesinde olağanda bulunur ve kolay komedonların tam gelişmiş akne lezyonlarına dönüşümünde rol alır. Çok biçimde yüz yıkamak deride tahrişe, mevcut lezyonların alevlenmesine, deri kuruluğuna ve bu yolla tedavide kullanılan ilaçlara hassasiyetin artmasına yol açabildiği için önerilmez.
Aknede güneş ışınlarının etkisi
Genellikle hasta ve yakınlarında güneşin akneye âlâ geldiği kanısı yaygındır. Buna karşın aknenin yaz mevsiminde gerçek manada güzelleştiğine dair ispatlar yetersizdir. Akne tedavisinde kullanılan ilaçların ışığa hassasiyete, deride lekelenmelere yol açabileceği unutulmamalıdır.
Akne ve stres
Stresin hormonlar üzerine tesiri akneye neden olabilir. Fakat gerilim tek sebep olmayıp, daha çok mevcut tabloyu kötüleştirici rol oynamaktadır.
Akne ve kozmetikler
Uygun olmayan kozmetik kullanımı tek başına akne sorunu yapabildiği üzere, akneli hastalarda kliniği daha da kötüleştirebilmektedir. Akneye yatkın ciltlerde; komedojenik olarak saptanan izopropil miristat ve benzerleri (izopropil palmitat, bütil stearat, miril miristat gibi), mineral yağlar, susam yağı, vazelin ve kakao yağı üzere gözenek tıkayıcı içeren nemlendirici ve temizleyiciler yerine yağsız ve su bazlı eserler tercih edilmelidir.
Akne tedavisi
Hastaların birçoklarında hastalığın aşikâr bir müddet tedaviyle büsbütün güzelleşeceği ve tekrar olmayacağı inancı yaygındır. Birçok hasta tedavi müddetiyle ilgili makul olmayan bir beklentiye sahiptir. Bu inanışlar hastanın tedaviye ahengini ve devamını olumsuz tesirler. Akne tedaviye yavaş cevap veren bir hastalıktır, 3- 6 ay mühletince faal olarak tedavi edilmeli, güzelleşmeden sonra ise uygun cilt eserleriyle bakım devam etmelidir.