Ayak Sağlığı – AYAK VE TIRNAK SAĞLIĞI | Dermatolojibilimi.com


Vücudun tüm yükünü ayaklarımız taşıyor.  Peki ayak sağlığımızla ne kadar ilgileniyoruz? Günlük yaşamda çeşitli nedenlerle yıpranan ayakların bakımı hem estetik açıdan hem de sağlık açısından büyük önem taşır. Günlük hayatın ve sosyal çevrenin beraberinde getirdiği giyim tarzı, belki de en olarak yoğun ayakları etkiliyor. Sert zemin, dar, sivri burunlu ve yüksek topuklu ayakkabılar, bilinçsiz uygulanan pedikür, yapısal olarak da eğer bir soruna yatkınlık varsa, büyük problemler olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan araştırmalar ortalama her yüz kişiden 85’inde bir ayak problemi olduğunu gösteriyor. Zaman içinde değişime uğrayan ayaklarda, kemik ve eklem deformasyonları, batık, nasır, siğil, tırnak-deri mantarı ve terlemeye bağlı oluşan çeşitli sorunlar ortaya çıkabiliyor. 

TIRNAK BATMASI

Tırnak batması ayakta en sık rastlanan problemlerden biridir. Özellikle dar ayakkabılar giymek ve yanlış tırnak kesimi gibi travmatik durumlar başparmak tırnağının büyümesini engelleyerek, tırnağın çevre dokuya batmasına yol açar. Çoğu zaman, tırnak ve ayak derisi arasındaki derinin kızarmasına ve iltihaplanmasına yol açar ve kişinin günlük yaşamını kâbusa çevirir.

Tırnak batmasından korunmak için tırnak kesiminin doğru olması çok önemlidir. Tırnak üstü düz olacak şekilde kesilmeli ve tırnak uzunluğunun  deriye çok yakın olmaması gerekmektedir. Köşeleri ise biraz kıvrımlı olmalıdır. Ayakkabı rahatlığı da önemlidir. Ayak bozuklukları varsa (düztabanlık gibi) düzeltici aparatlar kullanılmalıdır. Mantar, kalınlaşma, terleme gibi sorunlar da çözülmelidir.

Tedavisinde başlangıçta sistemik antibiyotik, ve lokal antiseptik kullanımı, tırnağı dikey olarak kesme ve tırnağın batan kısımlarının altına kolladionlu pamuk sıkıştırma gibi önlemlere başvurulur. Son yıllarda tırnak plağı ile yumuşak dokuyu ayırmayı hedefleyen, tırnağı kuşatarak batmasını engelleyen tel uygulamaları kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemlerle başarı sağlanamazsa krioterapi, koter ve lateral tırnak çekimi gibi cerrahi yöntemler gerekebilir.


TIRNAK ve AYAK MANTARI

Tırnak mantarı, tırnağın uç kısımlarının çatlaması ve kalınlaşması, bazen de tırnağın uç kısmından un gibi dökülmesi şeklinde yakınmalara yol açan bir hastalıktır. Tırnağın kalınlaşması, üzerinde oluşan farklı biçim ve renklerde çizgilenmeler görülebilecek diğer değişimlerdir. Ayak mantarında ise sıklıkla parmak araları tutulur.Beyazlık, kaşıntı ve sulantı yapmaktadır.

Tırnak ve ayak mantarları, zedelenmeler, baskı ve travmalardan, ayaklarda parmakları sıkıştıran dar ve ucu sivri ayakkabı giyilmesinden, ortak kullanım alanları, soyunma odaları, yüzme havuzları, duşlardan, aynı ayakkabıları üst üste giymekten, hijyenik ortamda yapılamayan, sterilizasyonu sağlanmamış aletlerle manikür, pedikür yapılmasından, çıplak ayakla toprağa basılmasından, ayakların aşırı terlemesi sonucu oluşacak aşırı nemli ortamlardan dolayı oluşur.

Mantar açısından en fazla risk altında olanlar, diyabet hastaları, dolaşım bozukluğu olan kişiler, bağışıklık sistemi zayıf olanlar, 65 yaş üzeri kişiler, ayak derisinde mantar enfeksiyonu olanlar, ayakları çok terleyen ya da sürekli nemli kalanlar, atletler, koşucular, dansçılar gibi ayaklarına fazla yüklenen kişilerdir.

Mantarların tekrarlamaması için oluşumuna sebep olabilecek nedenlerin ortadan kaldırılması ve özellikle hijyene çok dikkat edilmesi gerekir. Ayakların temiz ve kuru olması halka açık ortak kullanım alanlarında terlik kullanılması, ayak tırnaklarının doğru kesilmesi, pedikür ihtiyacının özel ayak sağlığı bakım merkezlerinde yaptırılması, sivri uçlu olmayan, rahat ayakkabılar giyilmesi, ayaklar çok terliyorsa bu durumu dengeleyici,  anti-fungal ayak kremleri, pudralar ve tırnaklar için önleyici cila kullanılması, çorapların %100 pamuklu ve temiz olması, terleme varsa sık değiştirilmesi ayak ve tırnak mantarlarının oluşmasını ve ya tekrarlamasını     önler. Tedavide topikal antifungal cilalar, sistemik antifungal ilaçlar ve lazer yöntemleri ayrı ayrı veya birlikte kullanılabilir.


NASIR

Nasır derinin kalınlaşmasıdır. Vücudumuz kendisini korumak için travma ve basınç alanlarında savunma sistemini arttırarak nasırın oluşmasına ortam sağlar. Oldukça sert olan nasırlar özellikle ayakkabı giyildiği zaman artan, şiddetli ağrı yaparlar.

Nasır tedavisinde öncelikle altta yatan mekanik sorunların giderilmesi amaçlanmalıdır. Deri kalınlaşması tek seansta ortadan kaldırılmamalıdır. Çünkü böyle yapılırsa, nasırın kısa sürede daha şiddetli tekrarlaması gerçekleştirilir. Nasır freze denilen yüksek devirli medikal törpüleme cihazları ile inceltilerek tedavi edilir. Daha sonra salisilik asit solüsyonu içeren ilaçlar ile eriterek inceltme işlemine devam edilir. Krioterapi koter gibi uygulamalarda yine seanslar halinde yapılabilecek cerrahi yöntemlerdir.


TOPUK ÇATLAKLARI

Topuk çatlaklarının oluşmasına katkıda bulunan birçok neden vardır. Yaşanan bölgenin ikliminde kuruluk, ailesel eğilim olması, arka tarafı açık olan ayakkabıların giyilmesi, ayakta uzun süre kalınması, yanlış ayak basma pozisyonları, idrar söktürücü ilaçların kullanılması bunlardan bazılarıdır. Tiroit hastalıkları, diyabet hastalığı, ayaklarda oluşan ekzemalar, anemiler, obesite ise topuk çatlağı oluşmasına katkıda bulunan hastalıklardır.

Topuklarda çatlak oluşmasının yarattığı sıkıntıların başında görüntü bozukluğu gelmektedir. Ancak ağrı da sıklıkla görülmektedir. Açık, yarık bölgeler yüzünden açıkta kalan sinirlerin uçları önemli ölçüde ağrıya neden olabilirler. Ayrıca topuk çatlakları mikropların girişi için kapı oluşturarak, enfeksiyonlara neden olabilmektedir.

Topuk çatlaklarının tedavisinde yapılacak ilk yaklaşım kalınlaşmış, nasırlı bölgenin inceltilmesidir. Medikal ayak bakımları ile yapılan freze uygulamaları, ardışık seanslar şeklinde uygulanarak derinin inceltilmesi sağlanır. Ayrıca topuk çatlaklarının tedavisinde derinin dayanıklılığının, elastikiyetinin arttırılması etkin-güçlü nemlendiriciler ile sağlanmalıdır. Bunun yanında çatlak topuğun iyileşmesini hızlandırmak için veya tekrarlamasını önlemek için uygun bir ayakkabı seçimi ve gerekirse tabanlık kullanımı çok önemlidir.

SİĞİL

Siğil viral kökenli bulaşıcı bir hastalık olup, etkeni human papilloma virus (HPV) diye adlandırılan bir virüs ailesindendir. HPV virüsünün birçok alt gurubu olup bunlar da değişik klinik görüntü ve değişik bölgelerde gelişimine olanak sağlar.

Siğillerin bulaşma şekli direk deriden kontak ile olup, virüsü taşıyan kişilerle temas, deriden deriye aktarılmasına neden olur. Bu nedenle de siğil taşıyan kişiler bunu diğer aile bireylerine, arkadaşlarına    bulaştırabilirler.

Her yaşta sıkça rastlanan siğiller viral kökenli olduklarından herhangi bir tedavi yapılmadığı sürece artabilir ve büyüyebilirler. El sıkışma, öpüşme, dokunma, aynı havluyu kullanma, aynı terliği giyme ile ve havuz, hamam, kaplıca alışkanlıkları ile de virüs başkalarına aktarılabilinir. 

Çocuklarda siğillerin çok büyük bir kısmı tedavi gerektirmeksizin zaman içinde kendiliğinden kaybolur. Fakat kendiliğinden kaybolmanın hangi hastalarda olabileceği önceden öngörülemediğinden ve çevresi için bulaştırıcı olduğundan siğillerin tedavisi mutlaka gereklidir. Erişkinlerde ise kendiliğinden kaybolma çocuklar gibi kolay olmaz. Özellikle yüksek risk grubuna dahil olduğu doktorunuzca tespit edilen tipler mutlaka tedavi edilmelidir. Ayrıca bazı HPV tipleri tedaviye direnip nüksedebilir. 

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu