Çocuklarda Özgüven Gelişimini Olumsuz Etkileyen Ebeveyn Tutumları

Özgüveni en çok geliştiren iki temel unsurdan biri güvendir. Güvenin olduğu ailelerde ve okullarda çocukların özgüveni çok güçlü biçimde gelişebiliyor.

Güvenle ilgili temel noktalardan biri “çocuğun geleceğe güvenle bakabilmesine” destek olmaktır. Çünkü geleceğin endişeli, kaygı verici ve ürkütücü olduğunu düşünen insanların beyin faaliyetlerinde yavaşlama olduğu, dahası zeka seviyelerinde bile düşmelerin olduğu kanıtlanmıştır.

Ne yazık ki bu anlamda çocuklarımıza sağlıklı mesajlar verme noktasında sorunlarımız olduğunu gözlemliyorum.

Çocuklarımıza karşı “iyi bir bölümü kazanamazsan kimse seni takmaz”, “ üç tane üniversite var, onların da belli bölümleri, kazandın hayatın kurtulur; kazanamadın sürünürsün.” Şeklinde söylemlerimiz olabiliyor. Ya da “Ben büyüyünce arkeolog olacağım,” diyen yedi yaşındaki çocuğa “Arkeolog olunca iş mi bulabileceksin sanki, aç aç dolaşırsın ortalıkta” deyiveriyoruz bazen.

Bu mesajların hepsi gelecekte güvenilmez bir durum olduğunu ve bu durumun da çocuğun başına gelmesinin hemen hemen kesin olduğunu işaret etmektedir. Ayrıca bu mesajları alanlara “sen de böyle durumlarda bir şey becerecek kapasitede değilsin, ben seni öyle görmüyorum,” denmektedir. Bu mesajların tamamı özgüven kırıcıdır. Endişe ve kaygıyı büyüten, çocuğun bu kötü gelecek karşısında hiçbir şey yapamayacağını öne süren ifadelerdir.

Akla şu gelebilir, “iyi ya işte, çocuk bu geleceği fark ederse elinde bir seçenek olduğuna inanmaya başlar ve çarenin derslerine asılmak, üniversite sınavına iyi hazırlanmak olduğunu anlar ve motive olur. Böylece de geleceği de kurtulur.”

Ancak bu durumda 3 temel sorun alanı karşımıza çıkmaktadır.

İlki; çocuğun neden çalışması gerektiğine vereceği cevaptır. Çocukla konuşsak bize şunu diyecektir: “Gelecek ürkütücü, o ürkütücü ortamdan kurtulmanın tek yolu da mutlaka A üniversitesini ve mutlaka B bölümünü kazanmam. O nedenle çok çalışmalıyım.” Araştırmalar şunu gösteriyor; korku odaklı bu türden bakış açısı, kaygı düzeyini çok arttırıyor, bu da hem beyin faaliyetlerini kısıtlıyor hem de performansı (yani sınava doğru biçimde hazırlanmayı ve sınav esnasındaki performansı) olumsuz yönde etkiliyor.

İkincisi; çocuk diyelim ki o bölümü kazanamadı, hatta hiçbir yeri kazanamadı. Bu durumda da çocuk kendini yetersiz, başarısız, değersiz görmeye başlayabilecek ve bu da tüm yaşantısını olumsuz biçimde etkileyecektir.

Üçüncü nokta da çocuğun kendisi iyi bir bölüm kazansa da kazanamamış diğer insanlara hangi gözle bakacağı noktasında ortaya çıkabilecektir. Kendini beğense ve yeterli bulsa bile kazanamamış insanları değersiz, başarısız niteleyeceği için farkında olmasa bile o kişilerle sağlıklı ilişki kuramayabilecektir. Bu da istenmedik yönde özgüven sahibi olmasına etkide bulunabilecektir.

Güvenin güçlü bir biçimde yaşandığı bir ortamda çocukların özgüveni gelişecektir. Öte yandan, geleceğin kaygı ve endişe dolu bir yer değil, ama mücadele ve emek verilmesi gereken, sorunlar olsa da bunlarla başa çıkma yollarının bulunabileceği bir yer olduğu yönünde mesajların verildiği ortamlarda çocuklarımızın özgüveni daha da sağlam olacaktır.

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu