Dr. Ergün Demir, 1988 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, ömrü boyunca halkın nitelikli sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim hakkını savunmuş ve sağlık çalışanlarının özlük hakları ile çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadele vermiş bir hekimdi. Sağlık sisteminin piyasalaştırılmasına karşı duruşunu ve kamusal sağlık hizmetlerinin önemini vurgulamıştır.
Dr. Demir, iktidarın anlaşılması güç yönetmelikler ve yasaları halkın anlayabileceği bir dilde tercüme ederek, sağlık alanında yaşanan değişiklikleri topluma anlatma konusundaki çabalarıyla bilinirdi. En son olarak, İstanbul Tabip Odası için Dr. Güray Kılıç ile birlikte “Sağlıkta Dönüşümün 20. Yılında Sağlık Hizmetlerinden Yararlanma Şartları, Gerçekler ve Haklarımız” adlı kitabı hazırlamıştı.
Dr. Ergün Demir, sadece İstanbul Tabip Odası’na olan katkılarıyla değil, aynı zamanda halkın sağlık hakkı ve sağlık emek mücadelesinin aktif bir üyesi olarak hatırlanacaktır. Onun yokluğu, sağlık camiasında her zaman hissedilecektir.
Türk Tabipleri Birliği Yönetim Kurulu, Dr. Ergün Demir’in ailesi başta olmak üzere tüm yakınlarına derin başsağlığı dilerken, sağlık camiasına bu acı kaybın büyük bir kayıp olduğunu ifade etti. Dr. Demir, meslektaşları ve toplum tarafından büyük bir saygı ve minnetle anılacaktır.
“ÖRGÜTLÜ MÜCADELENİN ÖNEMİNE İNANIR, GEVŞEMEYİ ASLA KABUL ETMEZDİ”
Ergün Demir’in arkadaşı Dr. Güray Kılıç da Demir’in ölümünün ardından duygularını şu ifadelerle paylaştı:
“Sevgili Kardeşim, Dostum, Yoldaşım Ergün’ü kaybettim.
Türkiye’nin yoksulları, yaşlıları, yoksunları, hak kaybına uğrayanları, emekçileri onlarla dertlenen, onların sorunlarını sürekli izleyen, kamuoyuna yansıtan en yakın destekçilerini kaybettiler.
Sabırlı ve titiz bir araştırmacıyı kaybettik. Samimi, içten, vazgeçmeyen, inatçı mücadele insanını kaybettik.
Sakatlanan futbolcular saatlerce ambulans bekledi!
SMA’lı çocuğu olan anne, sağlık hizmetine, ilaca erişemeyen yaşlılar, kronik hastalar, yoksullar, pandemide ölümle karşı karşıya getirilen emekçiler onun ilgi alanındaydı. Olayın esas nedenini de bilir, ortaya koyar, mücadele ederdi. Mevzuat değişikliklerini, düzenlemeleri, aralarındaki çelişkileri günü gününe takip eder, yazar ve paylaşırdı. Örgütlü mücadelenin önemine, bilginin bu mücadeleye katkısına sınırsız inanırdı ve buradaki gevşemeyi, umutsuzluğu asla kabul etmezdi. Bu nedenle de öfkelenirdi; ancak öfkesi de geçiciydi. Dostluğu, samimiyeti, devrimciliği ise kalıcı ve derin… Senin boşluğunu doldurmak zor, çok zor.
Işıklarda uyu sevgili kardeşim…”