Endişe ve Vicdan Sarmalı

Genellikle endişe, kaygı ve evham sözcükleri birbirinin yerine kullanılan ve aynı anlamı çağrıştıran kavramlar olsa da bu kavramlar arasındaki farka dikkat çekmek istiyorum. Bu terimler arasındaki farkı tanımlamak güçtür. Kaygının insan hayatını koruyucu böylece türün devamını sağlayıcı işlevleri vardır.

Kaygı “belirli olmayan, olası olarak tehdit edici uyarana” karşı verilen tepki iken korku “somut bir tehdide” verilen yanıttır.

Endişe ise sonucu belli olmayan ancak olumsuz sonuçlanacağına inanılan gelecek olaylar hakkındaki izlenim olarak tanımlanabilir. Endişe gereğinden fazla olursa kişi tehlikeyle ilgili işaretleri sağlıklı değerlendiremediğinden tehlikeli olanı olmayandan ayırt etme becerisini kaybedebilmektedir.

Kaygı genellikle bedensel duyumlar (çarpıntı, nefes darlığı), bilişsel elementler (örneğin huzursuzluk) ve davranışsal bileşenleri (kaçma, kaçınma) de kapsayan toptan bir yapı olarak kavramsallaştırılabilir.

Alman filozoflar Kierkegaard ve Heidegger kaygı ve korku kavramlarını araştırmışlardır. Heidegger’e göre “korku bir şeyden korkmadır ancak kaygının nedeni  belli değildir”. Bu filozoflara göre kaygı doğuştan gelen temel bir duygudur.

Bu yazıda kaygı korku ve endişe farklarını anlatmanın zor taraflarından biri de dilimiz  Türkçe’dir. “Anxiety” sözcüğünü köken alan ve Türk medikal çevrelerinde Anksiyete şeklinde ifade edilmektedir. Anksiyete sözcüğünü tarif edebilen sözcükler olarak kaygı, 

endişe, bunaltı, sıkıntı, huzursuzluk kullanılabilir. Korku kelimesinin Arapça karşılığı  “olan sözcük ise “havf” tır. Evham sözcüğü de buradan türetilmiştir. 

Kaygı-korku ayrımına geri dönecek olursak yine örnek vermek gerekirse böcekten korkan biri olduğunu varsayalım. Bu kişi böcek gördüğünde yaşadığı his “korku” dur.  Korku endişe ve kaygı sırasında yaşananları da kapsar. Şimdi bu kişiyi doğal  yaşamında düşünelim. Böcek görme olasılığı olan bir yerde olma durumu gündeme  geldiğinde yaşadığı durum “kaygı” dır. Böcek görme olasılığını azaltmak şeklinde de  tarif edebiliriz. Genel anlamda Anksiyete “ya böcek görürsem”, “acaba böcek görür  müyüm” iken korku böcek gördüğünde “eyvah böcek” demektir. 

Kaygı korku ayrımını kolaylık olması açısından şöyle ele alabiliriz. Korkunun kaynağı  belli kaygının daha belirsizdir. Korku daha şiddetli, kaygı zayıf ama geniştir. Korku  daha kısa sürer kaygı ise daha uzun sürer. 

Terminolojik açıdan örnek vermek gerekirse kötü beslenen, sigara içen, hayatına  dikkat etmeyen bir arkadaşınız olduğunu varsayalım. “kalp krizi geçirmenden  korkuyorum” deriz, ama tarif edemediğimiz genel şeyler için “senin için  endişeleniyorum” deriz.  

Vicdan, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi moral değerlerini temel  alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir. Vicdan,  birçok dinde, birçok felsefi akımda önem verilmiş bir kavramdır. Felsefeye göre, iç  huzuru veya iç sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil, kişinin bir  yeteneğidir.  

Vicdan kavramı analitik kuramda benlik yapısının açıklanmasında ve ruhsal  çözümlemenin anlaşılmasında önemli bir yer tutar. Sigmund Freud’un oluşturduğu  psikanalitik kuramına göre ruhsal yapının oluşumunda üç önemli bölüm yer alır. Bunlar; 

• İd yani alt benlik 

• Ego yani benlik ve 

• Süperego yani üst benlik kavramlarıdır. Bunlar zihnin işlevleri olarak  meydana gelirler ve zihnin oluşumunda rol oynarlar.

İnsanın ruhsal varoluşunun oluşumunda bunlar belirli şekillerde meydana gelirler ve  birbirleriyle ilişkili olarak yer alırlar. Buna göre id icgüdüsel ögelerin temsilcisidir, sürekli  doyum arar, haz ilkesine ve birincil düşünme süreçlerine uyar. Ego ile alt benlikten  belirli bir şekilde ayrışarak meydana gelir, böylece insan yavrusunun kendisi ve kendisi  olmayanı ayırmaya başlaması söz konusu olur. Dürtüler ve doyum arayan ögeler  üzerinde hakim olmaya başlar, gerçeklik ilkesine doğru ilerlemeye başlar. İkincil süreç  düşünme biçimleri de bu süreçte meydana gelir. Benlik tüm yaşam boyunca alt benlik  ile üst benlik arasında denge sağlayıcı rolü üstlenir. Süperego yani üstbenliğin ortaya  çıkışıysa, ödipal karmaşanın çözüldüğü döneme denk düşmektedir ve bu dönemden  itibaren artık insan iyi-kötü, doğru-yanlış gibi ayrımları edinir. Çocuk bu süreçte hem  cinsel kimliğini edinmeye başlar hem de toplumsal değer yargılarını edinir. Ruhsal  yapının düzenleyici, dizginleyici, yargılayıcı, suçlayıcı ve cezalandırıcı ögesidir  süperego. Dolayısıyla da vicdan denilen kavramla bu anlamda özdeştir. Suçluluk  duygusu olarak meydana gelen duygular vicdandan yani süperegonun özelliklerinden  gelir ve üst benliğin benliği cezalandırmasını gösterir. 

İnsanın var olan şemaları açısından baktığımızda çaresizlik ve endişe yaratan  durumların belli alanlarda toplandığını görüyoruz. Dayanıksızlık (tıbbi, akli, maddi, adli,  doğal) şeması, karamsarlık şeması, kuşkuculuk şeması ve terk edilme şeması evham  şemalarının içindedir. Ortak noktaları, başımıza gelebilecek kötü olayların olasılığını  abartılı bir şekilde hesaplamaktır. Olay gerçekleştiğinde mesela deprem anında çok  daha soğukkanlı olabilirler. Buradaki sorun, kötü olayları bekleme dönemindedir. 

Endişe havuzunu dolduran, varlığımızda sürekli bir ağırlıkla yaşamamızı sağlayan  diğer bir şema grubu vicdan şemalarıdır. Burada bahsettiğimiz vicdan kavramı normal  seviyenin üzerindeki vicdanı kastediyoruz. Vicdan da endişe gibi gerçekliği  hesaplayana kadar varlığımızı ve çevreye uyumumuzu sürdürmeyi amaçlayan  duygusal bir reflekstir. Fedakarlık şeması ve cezalandırıcılık şemalarının oluşturduğu şema  alanı vicdan şemalarıdır.  

Yazımın başlığındaki kaygı ve vicdan sarmalından daha önce haberim yoktu. Eğer danışanım  endişeleriyle ilgili şikayetlerle geliyorsa, onu getiren bu şikayetlere yöneliyordum. Ya da kişinin  özgüven eksikliği varsa aşağı doğru ok ve sokratik sorgulama teknikleri ile bu şikayetinin  üzerine çalışıyordum. Sonra kaygı ve vicdan şemalarının ayrı değil çoğu danışanımda birlikte  görüldüğüne tanık oldum. Kaygı gelecekle ilgiliyken vicdan geçmişle ilgili olumsuz düşüncelerimizdir. Öyle bir sarmal hali alırken kişi şimdi ve buradayı hiçbir zaman yaşayamaz. Okulda olan çocuğunu merak eder ama onu öpüp sarmalayıp kaliteli zaman geçiremez. Çünkü anda kalamıyordur. Partneri ile hoşça vakit geçiremez. Sürekli geçmişte yaptıkları hataları  geviş getirircesine tekrarlar. Yoğun suçluluk duygusunu aşamaz. Bu korkular kaynaşmış (füzyon) düşüncelerle yaşam işlevini getiremeyecek hale getirir. Gelecekte yaşanması olası bir durumu kesin yaşanacakmış gibi düşünür, geçmişte yaşadığı bir durumu yaşanılan duruma  benzeterek kaçınma davranışı geliştirir. Terk edilme şeması olan bir kişi koşulsuz bir şekilde  ilişkinin birdenbire biteceğine inanır, bir şey olacak ve ansızın ayrılacağız düşüncesi gibi. Evhamın, kendisini yakın ilişkilerde gösterdiği yüzüdür. Burada kişinin yetersizlik inancı ile görülebilir, kim beni ne yapsın ki düşüncesi gibi. Burada kendini doğrulayan kehanet yaratma  gücüne örnek verirsek beraber geçirilen zamanlarda ilişkinin bitmesi üzerine fazla zaman  harcamak, partnerine saygısızlık yapacak noktaya gelmek, partnerini sürekli yargılamayı  söyleyebiliriz. İlişkiye odaklanmak yerine, günlük olaylara kafayı aşırı takmak, obsesif düşünceler ile bir bakıyor terk edilmiş. Sonra bak beni bu da terk etti. Sonra yoğun suçluluk duygusu ile ben o insanı hak etmiyorum düşünceleri geliyor. Alın size kaygı ve vicdan sarmalı. 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu