Dünyamızı aydınlatan güneş ışığı hayatın idamesi için gereklidir. Doğal güneş ışığının hayatın kalitesini arttırdığı, ruhsal durum üzerinde olumlu tesiri ve D vitamini sentezindeki rolü bilinmektedir. Solar spektrumu oluşturan ışınlar gama ışınları, X ışınları, Ultraviyole, infrared ve radyo dalgalarıdır.
Ultraviyole ışınları 100-400 nm dalga uzunluğu aralığında ışınlar olup en önemli UVA, UVB ve UVC olmak üzere 3 spektruma ayrılmaktadır. Ultraviyole (UV) ışınlarının deri tarafından emilimi ile fizyolojik ve patolojik bir ekip sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
UVA: Dalga uzunluğu 320-400 nm aralığındadır, ultraviyole gücünün %95’ini oluşturmaktadır. En değerli tesiri eritem (cilt kızarıklığı) ve bronzlaşmadır. UVA derinin alt katmanına kadar ulaşarak güneş ışığına bağlı cilt yaşlanmasına (fotoyaşlanma) neden olmakta ve cilt kanserini tetiklemektedir. Güneş ışığı ile tetiklenen ilaç tepkilerinden çoğunlukla UVA sorumludur. UVA’nın gün içerisindeki yoğunluk değişkenliği UVB’ye kıyasla daha azdır, enlem ve atmosferik şartlardan daha az etkilenir. Pencere camından geçebilmektedir.
UVB: Dalga uzunluğu 290-320 nm aralığındadır. Güneş yanıklarından esas sorumlu UV ışınıdır. Karsinojeniktir ve fotoyaşlanmada esas rolü oynar. UVB pencere camı tarafından tutulur lakin kuartz camlardan ve sudan geçebilmektedir. Tüm yıl maruz kalınan UVB dozunun yaklaşık %72’si yaz aylarında alınmaktadır.
UVC: Dalga uzunluğu 200-290 nm aralığındadır. Bakterileri öldürücü tesiri vardır. Antiseptik lambalarda kullanılır.
Güneş ışınları atmosferden geçerken UCV’nin tümü, UVB’ nin yaklaşık %90’ı su buharı, ozon, oksijen ve karbondioksit tarafından tutulmaktadır. UVA atmosferik şartlardan çok az etkilenmektedir. Bu durumda yeryüzüne ulaşan UV’nin büyük çoğunluğunu UVA, az bir kısmını da UVB oluşturmaktadır.
Güneş ışınlarının makalemizin başında değindiğimiz üzere hayati yararlı tesirlerinin yanı sıra istenmeyen yan tesirleri de küçümsenmeyecek kadar fazladır. Bunların başlıcaları güneş yanığı, hiperpigmentasyon (ciltte koyu renk değişimi), fotoyaşlanma, fotokarsinogenez, fototoksik ve fotoallerjik deri hastalıkları, deri immün sisteminin baskılanması ve katarakt oluşumudur.
İstenmeyen tesirlerden korunmak için şuurlu olarak güneş ışınlarından faydalanmalıyız. Yaz aylarında güneşin dik açı ile dünyaya ulaştığı saatlerde kol ve bacaklarımızın günlük 20 dk güneş koruyucusuz olarak güneş alması günlük D vitamini sentezi için yeterlidir
Son yıllarda güneşlenme alışkanlığının ve dışarıda yapılan sporların artması, sanayide kullanılan ve teknoloji ile hayatımızın her alanına giren artifisyel UV yayan çeşitli aygıtların artması ile beşerler ağır olarak UV’ye maruz kalmaktadır buna paralel olarak UV’nin zaralı tesirleri de son yıllarda artış göstermektedir. Deri kanserleri giderek büyüyen bir sıhhat sorunudur. Hayat uzunluğu toplam alınan güneş ışığının %80’i çocukluk çağında alınmaktadır. Bu nedenle çocuk ve genç erişkinlerin güneşten korunması için gereken tedbirlerin alınması çok değerlidir.
Cildimiz UV’nin istenmeyen ziyanlı tesirlerine karşı bir ekip doğal gözetici sistemlere sahiptir. Bu korunma sistemleri saçlı deride saçlar, deri yüzeyinde lipidler (yağlar), terdeki urosanik asit salgısı, stratum korneum denilen derinin esirgeyici üst katmanı, beta karoten (serbest radikal temizleyici ), melanin, antioksidan enzimler, DNA tamir sistemidir. Bununla birlikte bu kollayıcı sistemler kâfi değildir ek kollayıcı tedbirlere gereksinim vardır. Bu kollayıcı tedbirlerin başlıcaları güneşten hami kremler, güneşten korunmaya uygun giysiler şapka ve gözlük kullanımıdır.