Aynaya baktığınızda neler hissediyorsunuz?
-
Kıyafetim güzel olmuş mu?
-
Makyajım yakışmış mı?
-
Saçım düzgün olmuş mu?
-
Gözlerim güzel görünüyor mu?
-
Yüzümde bir şey var mı?
Şimdi aynaya uzun uzun baktığımızı hayal edelim. Odak noktamız yine biz olmamıza rağmen bu kez düşünceler karamsarlaşabilir.
-
Aslında sanki kıyafetimin şurası olmamış gibi…
-
Rujumun rengi bir tok daha koyu olsaydı…
-
Saçımın şu birkaç teli tam yatmamış…
-
Gözlerim biraz şişmiş galiba…
-
Burnumun kenarında sivilce çıkıyor galiba…
Evet, uzun uzun bakınca kusurlara odaklanabiliriz… Sadece aynada değil, yol ayrımlarında da bunu yaşayabiliriz. Önümüzde iki seçenek varsa ve ikisi de birbirine denkse seçim yapmak daha da zorlaşabilir. Uzun uzun düşünürüz ve eyleme geçmek çok zor olabilir. İki yolun da bir süre sonra birleşeceğini düşünerek sadece tek yol olacağı yanılsamasına kapılabiliriz. Fakat bu asla olmayacak…
İkinci bir yanılgı ise “nasıl olsa aynı seçim tekrar karşıma çıkacak” yanılgısıdır. Bu da çok anlamlı değil. Örneğin bir kitapçıdayız ve karşımızda iki seçenek var. “Karamazov Kardeşler” ve “Kumarbaz” arasından birini seçtik diyelim. Örneğin seçimimiz “Karamazov Kardeşler” olsun. Bir sonrakine “Kumarbaz”ı seçeceğimizi düşünürüz. Fakat bir dahaki sefere seçim asla ikisi arasında olmaz. Bu defa seçim örneğin “Kumarbaz” ile “Suç ve Ceza” arasında olacaktır.
Karar vermenin zorluğu aslında evrimsel bir süreçten kaynaklanıyor. Bizim insanlar olarak güçlü pençelerimiz yok. Bizi koruyan güçlü bir kürkümüz yok. Bir silah gibi kullanabileceğimiz boynuzlarımız yok. Hızlı koşma yeteneğimiz yok. Çok iyi gören gözlerimiz yok. Çok iyi koku alan burnumuz yok. Çok iyi duyan kulaklarımız yok. Peki biz vahşi doğada nasıl hayatta kalabildik? Beynimiz sayesinde. Beynimiz sürekli geçmişe ve geleceğe yönelik felaket senaryoları kurarak bizi hep tetikte tuttu. Bu vahşi doğada hayatta kalmamıza yardım etti fakat bir şeyi zorlaştırdı. Karar vermeyi.
Karar verirken seçtiğimiz seçeneğin olumsuz, seçmediğimiz seçeneğin ise olumlu yanlarını önümüze getirdi. Bu da aldığımız her kararı sorgulamamıza sebep oldu. Çünkü her karar bir cinayettir. Diğer seçeneği öldürür. Biz ise burada kritik bir hata yapabiliriz. Yaşayan yani seçtiğimiz seçeneğin değil, öldürdüğümüz seçeneğin sorumluluğuna odaklanabiliriz. Çünkü vedalaşma tamamlanamamış olabilir. Eğer o seçenekle iyi bir vedalaşma yaşamadıysak aklımızda hep kalabilir. Bu vedalaşmayı yapabilmek çok önemlidir. Eğer vedalaşma tamamlanabilir ve seçtiğimiz seçeneğin sorumluluğunu alabilirsek harekete geçebiliriz.
Hareket başladığı an ise karar verilmiş olur. Hareket olmadan karar verilmiş sayılmaz. Eğer harekete geçmek zor geliyorsa ve bu vedalaşmayı yapmakta zorlanıyorsanız siz de bu yolculuğa bir rehber eşliğinde çıkabilirsiniz…
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.