Kendine zarar verme davranışı kişinin bilinçli intihar düşüncesi olmadan isteyerek ve amaçlı olarak yaptığı kendi bedenine yönelik zarar verme davranışıdır (Aktepe, 2011). Kendine zarar verme davranışında intihardan farklı olarak kişi zihinsel acısını bastırmak için davranışı sergileyerek bir süreliğine de olsa acının yoğunluğunu azaltmaktadır. Davranışın tanı düzeyinde olabilmesi için davranışın toplum tarafından kabul edilebilir bir davranış olmaması ve yara kabuğu kaldırma/tırnak yemeyle sınırlı olmaması gerekmektedir. Kendine zarar verme davranışı veya bu davranışın sonuçları kişinin sosyal ve/veya akademik hayatında önemli işlevsel bozulmalara neden olmaktadır (Çimen, 2016). Kendine zarar verme davranışı anksiyete, suçluluk, yalnızlık, istenmeyen duygu ve düşünceleri hafifletme, gerilim, öfke gibi duyguları durdurmaya yardımcı olduğu için de kişi tarafından gerçekleştirilmektedir.
Ayrıca kendine zarar verme davranışını tanımlamak için dört ölçüt önerilmektedir. Bunlar;
(1) kendine zarar verme davranışının sürekli tekrarlaması,
(2) kişinin, kendine zarar vermeden önce gerilim duygusuna sahip olması,
(3) fiziksel acıyla beraber rahatlama, zevk alma ve hoşuna gitme duygusunu yaşaması,
(4) utanma duygusu ve sosyal olarak damgalanma korkusu karşısında kendine zarar vermenin izlerini ya da kanı gizlemeye çalışmasıdır.
Kendine zarar verme davranışıyla birlikte duygudurum bozuklukları, dissosiyatif bozukluklar, sınır kişilik bozukluğu (borderline), madde kullanım bozukluğu, bipolar bozukluk eşlik edebilmektedir. Bu kişilerde tanı düzeyinde olmasa bile depresif belirtiler sıklıkla görülmektedir. Tanılar açısından cinsiyet farklarına bakıldığında, kızlarda depresif bozukluk, yeme bozukluğu; erkeklerde de madde kullanım bozuklukları daha sık görülmektedir.
Kişilerin kendilerine zarar vermelerinin altında yatan diğer nedenler incelendiğinde;
-Ergenler, yaşadığı travmatik olaylardan dolayı kendilerini sorumlu tutarak suçlayabilir ve bu nedenle kendilerini cezalandırma yoluna gidebilirler. Ayrıca bu eylemlere “ben kötü bir insanım”, “ben eziyeti hak ettim”, “ben acıyı hak ettim” gibi olumsuz bilişsel kalıplar da eşlik etmektedir.
– Kendilerine zarar veren ya da sıkıntı yaratan duygularla baş etmede zorluk yaşayabildikleri için bu olayı hatırlatan durumlarla karşılaşınca ya da olay akıllarına gelince bu sıkıntı yaratan düşünceleri zihinlerinden uzaklaştırabilmek için kendilerine zarar vermeyi seçebilirler.
– Yaşanan yoğun duygular karşısında kendilik kontrollerini kaybetmemek,
– “Bak! Şu anda kontrol sende” mesajını hissetmek adına kendilerini yaralayabilirler.
– Ailesinden kendini soyutlayan ya da soyutlanan bir genç için öfkesini göstermesinin bir yolu olarak vücudu kesmek onlarla iletişim için tek yol haline gelebilir.
– Kendilerine zarar veren istismara uğramış gençlerin çoğunun hislerini donuk ya da ölü olarak tanımladıkları görülür. Kendilerini kesmek bir şekilde canlı olduklarını kendilerine göstermek anlamına gelebilmektedir.
– Kendini kesme ağlamanın bir başka fiziksel yoludur. Öfke ya da incinme gibi olumsuz duygular kendini kesmede önemli derecede rol oynar.
772 hastayla yapılan bir çalışmada hastalara bir yıl boyunca 8 defa kartpostal gönderilmiştir.. Basit bir kartpostalın belirli aralıklarla gönderilmiş olmasının bile kendini zehirleme davranışının tekrarını 12 ayın sonunda neredeyse yarıya indirdiği saptanmıştır. Yani sosyal desteğin olması, çevresi tarafından kişinin değer gördüğünü hissetmesi davranışın azalmasında önemli bir rol oynamaktadır. Kendine zarar verme davranışında bulunan ergenlerin tedavisine yönelik birçok yaklaşım kullanılmaktadır. Bu yaklaşımlar arasında, eğer varsa altta yatan psikiyatrik hastalığın medikal tedavisinin yanı sıra, ergene yönelik problem çözümüne dayalı terapötik yaklaşımlar, bilişsel davranışçı terapiler, zarar verme davranışını anlık olarak kontrol etmek ve alternatif üretebilmek için çalışmalar ve grup psikoterapileri sayılabilir.
Ögel ve Aksoy’un (2006) yayınladıkları kendine zarar verme davranışı raporunda, kişiye, canlandırma ve model almayı kullanarak “Dur, Düşün, Dinle, Plan yap, Harekete Geç” stratejisinin öğretilmesi önerilmiştir. Bu stratejinin öğretilebilmesi için trafik lambası örneği kullanılarak kişiye egzersizler yaptırılması belirtilmiştir. Kırmızı ışık, durması ve hemen tepki vermemesini sembolize etmektedir. Kendini kontrol etmenin en zor kısmının bu ilk tepki olması nedeniyle kırmızı ışık bu stratejinin en önemli basamağı olarak değerlendirilmiştir. Bu uygulamada basamak basamak ilerlenmesi, uzun bir süre sadece “hemen tepki vermemesi ve kendini tutması” aşamasında çalışılması, bunu yapabildikten sonra diğer basamaklara geçilmesi önerilmektedir. İkinci basamak olan sarı ışık, düşünüp plan yapmayı, yani verebileceği en sağlıklı tepkinin ne olacağına karar vermesi gerekliliğini sembolize etmektedir. Üçüncü basamak olan yeşil ışık ise harekete geçmesi ve tepkisini uygun biçimde göstermesi gerekliliğini tanımlamaktadır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.