Nöropsikoloji – DermatolojibilimiCOM

Nöropsikoloji terminolojisinde sıkça çalışılan bir konu olan travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), 1 aydan uzun süren; uyarılmışlık, travmayı yeniden yaşantılama, günlük hayatta meydana gelen işlev bozuklukları gibi özgül belirtiler ile seyreden bir klinik tablo çizer (Bolu, Erdem, Öznur, 2014).

TSSB’nin araştırma, tedavi ve tanı koyma süreçleri incelendiğinde, American Psychological Association (APA), (2013), bu semptomları 3 ana unsur etrafında sınıflandırmıştır. Bunlar; yeniden yaşantılama (re-experiencing), uyarılma (arousal) ve kaçınma (avoidance) olarak karakterize edilmektedir (Scoglione& Lockwood, 2014).

Özellikle bu semptomlar travma hafızanın bozulması veya tamamlanamaması sonrası bireyde kaygı bozukluğu benzeri fizyolojik belirtiler ışığında seyreder (Brewin, 2001).

Artan kalp atışı ve solunum, hipervijilans, ağız kuruması ve ürkme tepkisi gibi fizyolojik tepkilerin beklenmedik geçmişe dönüşler (‘flashbacks’) ile gelen travma deneyimi sebebi ile ortaya çıktığı düşünülmektedir (Ross vd., 2017).

Hafızada meydana gelen bu gibi disosiyatif bozulmalar (anılarda boşluklar, ani geçmişe dönüşler, abartılı unutkanlık vb.) TSSB tanısında çok belirgin bir şekilde kendini gösterir. Travma anında ve sonrasında meydana gelen disosiyatif tepkilerin çeşitliliği hafıza bozulmalarının yanı sıra, kendine yabancılaşma, gerçeklikten kopma ve duygusal uyuşma olarakta gözlemlenebilir (Pillemer, 1998; Reynolds & Brewin, 1999).

Ayrıca TSSB tanılı bireyler bilişsel işlevler açısından ele alındıklarında da dezavantajlı bulunmaktadırlar. Stein, Kennedy ve Trawmley (2002), yaptıkları bir çalışmada partnerleri tarafından istismara maruz kalmış TSSB tanılı kadınlar ile kontrol grubundan oluşan kadınları çalışan hafıza, dikkat değişimi yapma becerisi ve yürütücü işlevler açısından incelediklerinde, TSSB tanılı istismara maruz kalmış kadınları bu bilişsel işlevler açısından daha az başarılı bulmuşlardır. Ancak TSSB’nin ayırt edilmesinin başlıca bazı kısıtlıkları mevcuttur. Kişilerin kültürel farklılıkları, sosyoekonomik düzeyleri, genetik yatkınlıkları ve stressörlerle başa çıkma becerileri gibi birçok farklı karıştırıcı değişken varlığı bu kısıtlılıklardan bazılarıdır (Özgen &Aydın, 1999).

Değişkenlerin kontrol edilebilirliği açısından araştırmacılar, Pozitron Emisyon Tomografi (PET) ve Fonsiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRG) yöntemlerini TSSB tanılı bireylerin nöral ağ aktivasyonları ve nöropsikolojik bulguları gözlemlemek adına yaygın bir şekilde kullanmaya başlamışlardır (Boccia vd., 2015). Pitman vd. (2012)’nin ifade ettiği üzere, TSSB tanılı bireylerde ventromediyal prefrontal korteksin amigdala aktivasyonunu inhibe etmede başarısız oluşu korku tepkisinin düzenlenmesi, travmaya ait anılardaki bozulma ve emosyonel durumun düzenlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Nöral ağ aktivasyonlarındaki bu gibi değişiklikler, TSSB tanılı bireylerin bilişsel fonksiyonları açısından neden farklılık gösterdiğini açıklayabilir.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu