Panik Bozukluk – DermatolojibilimiCOM

‘Bedenimde son 1 yıldır benim kontrolüm dışında durumlar oluşmaya başladı. Çok endişelendim, farklı farklı doktorlara göründüm, ortak yargıları, biyolojik olarak bir şey olmadığı, psikolojik kökenli bir rahatsızlık yaşıyor olabileceğimdi. Ancak benim içim halen rahat etmiyor, ya doktorlar anlamadıysa, benim bir şeyim varsa ve onlar bulamadılarsa. Yaşadığım şeyin psikolojik olma ihtimali beni rahatlatmıyor aksine daha çok tedirgin olmama neden oluyor. ’

Amerikan Psikiyatri Birliği (2014) DSM-5’e göre panik bozukluk ; aniden ortaya çıkan kalp hızının artması, çarpıntı, titreme, terleme, soluğun tıkandığını hissetme, göğüs ağrısı veya göğüste sıkışma, baş dönmesi, bulantı, ayakta duramama, bayılacak gibi olma, ateş basması, uyuşma, gerçek dışılık, denetimini yitirme ya da çıldırma korkusu ve ölüm korkusu olan belirtilerden en az dördünün var olması durumunda ortaya çıkan bir bozukluktur. Panik bozukluğu tanısı konulabilmesi için var olan bozukluğun başka bir maddenin kötüye kullanımına bağlı olmaması veya başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaması gerekmektedir. Panik bozukluğu tanısının konulabilmesi için hastalığın başlangıç evresinde beklenmedik panik atağının görülmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, geçirilen panik atak sonrasında en az bir ay süre ile kişinin başka panik ataklar yaşayabileceğine yönelik kaygılarının olması ve panik ataktan kaçınmak için belli davranışlar geliştirmesi gerekmektedir. Panik ataklarının diğer bir türü, duruma bağlı panik ataklarıdır. Bu ataklar, durumsal bir tetikleyiciyle karşılaştıktan sonra direkt olarak da ortaya çıkmaktadırlar.

Tedavisinde ise, psikolojik sorunlarda kullanılan psikoterapiler, panik bozukluğunun tedavisinde de sıklıkla kullanılmaktadır. Panik bozukluk için günümüzde etkinliği açıkça gösterilen psikoterapi türü olarak ‘Bilişsel Davranışçı Terapi’ler (BDT – Cognitive Behavioural Therapy) gösterilmektedir.

Panik bozukluğunun, yaşam boyu yaygınlığı %3.7’dir ve kötü yaşam kalitesi, kişilerarası zorluklar ve sıkıntı ile ilişkilidir. Panik bozukluğunun ortaya çıkmasında veya devam etmesinde birçok psikolojik faktör etkilidir.

Panik bozuklukta, rol oynayan temel duygu kaygıdır. Korku ise kaygı ile birbirlerine benzeyen bir kavram olsa da birbirlerinden farklı durumları açıklamaktadırlar. Korku, fiziksel ya da duygusal olarak gerçek bir tehdit karşısında gösterilen bir tepki iken anksiyete tehlikenin gerçekmiş gibi algılanması sonucu oluşan ancak çoğunlukla gerçekten tehlike ihtimali çok daha küçük olan durumlar karşısında verilen bir tepkidir. Tehdit ortadan kalktığında korku da kalkmasına rağmen anksiyetede böyle bir durum söz konusu değildir. Anksiyete; fiziksel, bilişsel, duygusal ve davranışsal belirtilerin eşlik ettiği ruhsal ve fizyolojik bir durumdur. Anksiyete bozuklukları içerisinde birçok bozukluk tanımlanmıştır. Bunlar; panik bozukluk, agorafobi, travma sonrası stres bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu, özgül fobi, sosyal fobi, akut stres bozukluğu, başka türlü adlandırılamayan anksiyete bozukluğu gibi ruhsal bozukluklardan oluşmaktadır. Anksiyetenin psikolojik ve fiziksel olmak üzere iki tür semptomu bulunmaktadır. Psikolojik semptomlar, büyük ölçüde bireysel farklılıklar göstermektedir. Somatik semptomlar arasında; kas seğirmeleri, güçsüzlük, baş ve göğüs ağrıları, sık tuvalete çıkma, çoğunlukla taşikardi olmak üzere kalp ritminde değişimler, sık nefes alma, göğüste sıkışma hissi, ağız kuruluğu, mide bulantısı, baş dönmesi ve aşırı uyarılmışlık hali gibi durumlar sayılabilir.

Panik Bozukluk, belirgin bir dış neden olmaksızın, bir dizi bedensel ve/veya bilişsel belirtiye eşlik eden yoğun bir korkunun aniden geliştiği, beklenmedik panik ataklarının tekrarlaması ile karakterize bir anksiyete bozukluğudur. Panik atak ise aniden ve beklenmedik bir şekilde gelen yoğun kaygı nöbetleri olarak tanımlanabilir. Ani olarak başlayan ilk ataktan sonra bireyde “beklenti anksiyetesi” adı verilen anksiyete türü görülmeye başlanırsa panik bozukluğa geçiş yaptığı düşünülebilir. Ancak panik bozukluğun asıl belirleyici özelliği tekrarlayıcı panik atakların görülmesidir. Tekrarlayıcı ve ne zaman ortaya çıkabileceği bilinmeyen bu atakların sonuçları hakkında aşırı endişe duyarlar. Panik Bozukluk bilişsel teorisi, panik atakların, bedensel duyumları kalp krizi gibi yakın bir felaketin bir işareti olarak yanlış yorumlama eğiliminin bir sonucu olarak ortaya çıktığını öne sürer. Panik atağın bayılmaya, kalp krizi geçirmeye, ölmeye veya çıldırmaya neden olacağından endişe duyabilirler. Bu tür yıkıcı bilişler, bedensel duyumların paniğe yol açtığı döngüyü tırmandırır. 

Bu felaketleştirme senaryosu ile yanlış baş etme biçimleri de bozukluğun sürdürülmesinde etken olarak düşünülmektedir. Algılanan bir tehdidi önleme çabası, anksiyete yaşama tehlikesi bulunan belirli yerlerden ve durumlardan kaçınma, yardım alınamayacağı düşünüldüğü için belirli yerlere gitmeye karşı yoğun anksiyete duyma (agorafobi), kendini güvene alabilmek adına hastaneye yakın güzergâhları tercih etme ve içsel yaşantılara karşı dikkatin artması bu baş etme biçimlerindendir. Baş etme biçimlerinin kullanımı ile danışan bir tür kısır döngü içerisinde panik bozukluğunu devam ettirmektedir. Örneğin, araba kullanırken aracının kontrolünü kaybetme korkusu yaşayabilir ve daha sonra araba kullanmaktan kaçınabilir veya arabada bir arkadaşının olmasını isteyebilir. Bir durumla sınırlı kalmayıp, bu kaygı ve güvenlik sağlayıcı davranışlar birbirini pekiştirerek zamanla kişinin hayatının birçok alanını kuşatmaya başlayabilir. Kişinin günlük yaşamında işlevsizliğine yol açarak, birçok alandan kendini geri çekmesine neden olabilmektedir. Birey bu davranışları gerçekleştirerek kısa süreli bir rahatlama sağlasa da uzun vadede panik bozukluk girdabına daha da fazla maruz kalmaktadır.

Bu nedenle, panik bozukluğa yönelik bilişsel-davranışçı müdahaleler, öncelikli olarak güvenlik davranışlarının terk edilmesini hedeflemektedir. Bir başka deyişle, kişinin, bu belirsizliği kontrol etmeye çalışmayı bırakması sağlanır. Bir sonraki aşama ise, kişiye, fiziksel semptomlar da dâhil olmak üzere tüm bu sürece tahammül edebildiği ölçüde, aslında korkulacak bir şey olmadığını göstermek ve bu sayede, atak yaşama kaygısından tümüyle kurtulmasını sağlamaktır. Yani kişi, bir bakıma, bu belirsizliğe tahammül edebilmeyi öğrenir “Belirsizlik” ve “kontrol etme çabası” ifadelerine yapılan vurgunun sebebi ise , bu durumların, panik atak vakalarının yaşantılarında oldukça büyük bir öneme sahip olmasıdır. Panik atak şikâyetiyle gelen kişilerin yaşam öykülerine bakıldığında, birçok alanda kontrol sağlama çabası içerisinde oldukları dikkati çekmektedir. Bu, bazen duygular ya da duygu ifadesi üzerinde sağlanan aşırı bir, bazen de gündelik işler üzerinde kontrol sağlama çabası, mükemmelliyetçilik ve hatta obsesif-kompulsif kişilik örüntüsü olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu nedenle tedavide, atak beklentisi, kaygı durumu hafifletme amacının beraberinde bu duygu,düşünce,eylemler üzerinde oluşturulmuş aşırı kontrol çabası da çalışılmaktadır. Durumla örtüşmeyecek denli oluşturulmuş çaba hafifletilip, danışana esnek bir bakış açısı kazandırmaya çalışılır.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu